Položila som ruky na klávesnicu, pripravená okamžite napísať, že môže so mnou počítať, keď mi zazvonil mobil.
Miša.
Chcela, aby som vyšla na balkón, prezvonila ma dvakrát. To naše znamenie, viete. Neochotne som vstala od počítača, napísala som ešte Klaudii, nech chvíľku počká, hneď som späť, a vyšla som na balkón.
Miša už postávala na tom ich, mávala mi odušu.
„Čau, Kaja. Ideme niekde? Dnes máme posledný deň,“ zakričala na mňa, bola plná energie.
Nechcelo sa mi, potrebovala som sa dohodnúť s Klaudiou, chcela som ísť na tú akciu. Ešte ma nikto nikdy nepozval na takú párty.
„Dnes nemôžem, mama mi toho veľa nakázala, mám čo robiť celý deň,“ zaklamala som a ešte som aj vystrúhala utrápený výraz.
Benim cep telefonu çaldığında sen bana güvenebilirsin, hemen yazmaya hazır, klavyede ellerimi koydu.
Misano.
Ben bu yüzden, balkona gitti beni iki kez prezvonila istedi. Yani bilirsin, işarettir. Ben isteksizce ben daha Klaudii artık döndüm, bir dakika bekleyin izin yazdım ve balkona çıktım, bilgisayardan kalktı.
Misha onları Odus beni salladı üzerinde durdu.
"Hey, Kaja. Biz bir yere gidiyoruz? Bugün son gün var, "diye bana bağırdı enerji doluydu.
Ben beni istemedi, ben bundan olaya gitmek istedi, Klaudia katılıyorum gerekiyordu. Oysa hiç kimse böyle bir partiye davet etti.
"Yapamıyorum Bugün annem çok bade, bütün gün ilgisi yok," Ben yalan ve hatta vystrúhala sıkıntılı ifade asla ettik.